STANDART
Toplumlar çeşitli sistemler dahilinde yönetilir, yönlendirilir ve biçimlendirilir. Dünyanın birçok noktasında demokratik, otokratik, totaliter ya da otoriter çeşitli yönetim tiplemeleri vardır. Bireysel ya da toplumsal olarak bir yönetim biçimi kişiyi ne kadar direkt merkezine alır? Dolaylı olarak konu kitleler olsa dahi yönetimler halkı ne denli odağında tutar ya da tutmalıdır?
Michael Foucault’un 18.-19. Yüzyıllarda o döneme dair bir yaşam biçimi üzerine temellendirdiği Disiplin Toplumu kavramı bugün dünya üzerinde hala geçerliliğini sürdüren bireylere ve topluma salt olarak indirgenmiş bir terimdir. Foucault hükümet, ekonomi, sosyal yaşam ve politikaya dair iktidar merkezli bir yönetim biçimini tasvirlemiştir. Disiplin Toplumu’nda üretim ve yaşam biçimleri içinde halk potansiyel bir karşı duruş olarak kontrol altına alınmalı ve yönetimi/iktidarı zorlamaya itecek bir gücü içinde barındırmamalıdır. Bu ve benzer gerekçeler ile halkın kontrol edildiği standardize bir varyasyona sokulduğu zorunlu bir yönetim ve disiplin yapısı görünürlük kazanır. Foucault toplumların kontrol altına alınma biçimlerini çeşitli yöntemler ile ele alır. Bu kontrol altına alma biçimleri içinde aslında birbirine paralel iki yapı gözle görülür. Bunlardan birisi disiplin merkezleri diğerleri ise disiplin toplumlarıdır ve bunlardan birisi olmadan diğerinin tamamlanması çok da mümkün değildir. Baskıcı bir yönetim biçimi kitleleri kendilerine ya da direkt yönetim biçimlerine dair olabilecek tepkisel bir yaklaşımı riske etmemek adına kontrol altına almayı hedefler. Bireysel olarak atılabilecek her küçük adımın bir çığ gibi büyüyerek iktidarın potansiyel bir tepkisellik olarak nitelendirdiği sosyal kısım yani toplumun bir araya gelip sesini daha yüksek bir tonajda çıkarmasıdır. Sözü edilen ses çıkarma, yönetime karşı olan tepkisel duruş, kasıtlı ve bilinçli olarak daha oluşmadan, ortaya çıkmadan kitlesel ve sivil bir halk eylemine dönmeden kontrol altına alınmaya çalışılır.
Foucault ise hükümetin kontrolcü bir yönetim biçimi karşısında oluşabilecek tepkiselliği dizginleyebilmesi ve hatta hiç olmaması adına ehlileştirilmiş modern bir toplum yaratma güdüsünden söz eder. Bugün, dünyanın birçok noktasında hangi ülke, devlet ya da genel anlamda yönetim biçimi ele alınırsa alınsın baskıcı ve kontrolcü bir yapı göz önüne gelebilir. Demokrasi, otokrasi, oligarşi, otoriter ya da totaliter yönetimler bariz ya da kanıksanmış bir biçimde bireyleri çeşitli sınırlandırmalar altına alırlar. Yönetimlerin ekonomik ve sosyal yaşam çerçeveleri dahilinde kitlesel eğitim, ilerleme ve çağdaşlaşma eğilimi söylemleri ile halklar disiplin merkezlerine yönlendirilir. Yönlendirilen bu merkezler ise sosyal hayat içinde önemli olan eğitim kurumları, hastaneler, hapishaneler gibi yapılardır.
Standart sergisi ise Foucault’un Disiplin Toplumu kavramı çerçevesinde dünya üzerindeki toplumsal algı ve yönetim biçimleri, hükümetler üzerinden şekilleniyor. Sosyal ve toplumsal komuta mekanizması tarafından tek tip yönetimi ve yönlendirmesi basitleştirilmiş bir toplumsal yapı gibi standardize edilmiş genel bir sınıf algısı yaratması üzerine çerçevelenerek disiplinler arası çalışan 11 sanatçıyı bir araya getiriyor. Disiplinci bir iktidar aslında düşünce ve pratik sınırlarını ve parametrelerini belirleyerek normal veya sapkın davranışları belirleyip, yaptırıma tabi kılıp, toplumu yönetme ve kontrol altına alma gibi mekanizmaların işlerliğini aktif tutan bir yapı olarak beliriyor. Sergiyi de bu çerçeveye bağlı kalarak genel olarak Türkiye çerçevesinde ancak dünyadaki genel bir konu olarak ele alan sanatçılar, yeterli mantık sunan disiplin merkezleri ve disiplin toplumları arasındaki ilişkiyi tartışıyor. Umudun ve umutsuzluğun, kasıtlı ve kasıtsız bağımlılığın ince sınırlarında gezen sergi, sosyo-politik bir durumun altını çizerek, sanat ve sosyal eylem arasındaki muhalif duruşunu da görsel ve sözel, disiplinlerarası bir yaklaşım ile izleyiciye aktarıyor.
Sergide yer alan sanatçılar Zafer Akşit, Merve Dündar, Leyla Emadi, Işıl Eğrikavuk & Jozef Erçevik Amado, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, İhsan Oturmak, Yasemin Özcan, Ferhat Özgür, Erinç Seymen, Nasan Tur ve Yuşa Yalçıntaş standardize edilmeye çalışılmış bir toplumun, otoritenin sentezini çeşitli açılardan aktarıyorlar. Otoriyeteye dair olan itaat kavramı, kişilerin standardizasyona alışmış olmanın getirdiği oto kontrolleri ile gerçekleştirdiği tek tip eylemler, ehlileştirilmiş bir sosyal yapıyı ortaya çıkarır. Bu noktada farklı olan düşünce ve eylemler görünür değildir. Standart, bireysel ve toplumsal yapının kontrollü bir biçimde mantık çerçevesi dahilinde olağan hale getirilmesi, basitleştirilmesi, kontrol altına alınması, bilinçsiz ama kasıtlı bir itaatin göstergelerini fotoğraf, yağlı boya, video, yerleştirme, neon gibi farklı medyumlarda eser üretimleri ile ele alıyor. Bireysel ve toplumsal sayılan aidiyet, kimlik, cinsiyet, varoluş, siyaset, inanç ve kamusal haklar vb. birçok konunun iktidar nezdinde ele alınış biçimi oldukça örtük ve bastırılmıştır. Sanat ise sınırları olmayan daha geniş bir pencereden çeşitli konulara yaklaşarak yönetimlerin baskı altına almaya çalıştığı konulara daha bağımsız bir göz ile bakar. Toplumun geneli iç içe, eklektik ve heterojen bir kültüre ve yapıya sahiptir. İktidar ise bu heterojen yapıyı kontrol altına alacak bir yaklaşım ile homojen bir oluşum kurgular. İktidar tepkiseldir, verilen tepkilerin sıradanlaşması ve kontrollü olması için yaşamı kısacası insanı kontrol altına almayı hedefler. Sanat ise yaşam içinde somut ve soyut tüm bağları, kontrolleri kırabilecek güce sahip sınırsız bir eleştiri ve bağımsızlığı elinde tutar. Standart ise kişiselden toplumsala yayılan disipline edilmeye dair bir karşı duruş, bağımsız bir yaşam ve düşünce alanının ironik bir yansımasıdır.
Sanatçılar:
Zafer Akşit
Merve Dündar
Leyla Emadi
Işıl Eğrikavuk & Jozef Erçevik Amado
Özlem Günyol & Mustafa Kunt
İhsan Oturmak
Yasemin Özcan
Ferhat Özgür
Erinç Seymen
Nasan Tur
Yuşa Yalçıntaş
Küratör: Melike Bayık
Sergi Tarihleri: 07.04 – 31.05.2019
Mekan: adas.ist
Fotoğrafçı: Kayhan Kaygusuz
https://www.instagram.com/adas.ist/
STANDARD
Societies are governed, directed, and shaped within various systems. Throughout the world, there exist various types of governance such as democratic, autocratic, totalitarian, or authoritarian. How much does a form of governance prioritize the individual or the community? To what extent do governments keep the public at the center, even indirectly? Michael Foucault’s concept of the Discipline Society, grounded in the lifestyle of the 18th and 19th centuries, is still a relevant term today, albeit reduced solely to individuals and society. Foucault described a power-centered form of governance concerning government, economy, social life, and politics. In the Discipline Society, within the production and lifestyle, the masses should be controlled as a potential resistance and should not harbor a force that would challenge governance/power. Hence, a mandatory governance and disciplinary structure emerge, where the populace is standardized under control for reasons similar to those mentioned. Foucault examines various methods through which societies are controlled. Within these methods of control, two parallel structures are visibly discernible: one being disciplinary centers and the other being disciplinary societies, and it’s often impossible for one to exist without the other. A repressive form of governance aims to control the masses to avoid any potential reactive response to themselves or the direct forms of governance. Each small step taken individually could escalate like an avalanche, which the power sees as a potential reactivity from the social segment, prompting them to control it before it turns into a mass civil action.
Foucault speaks of the government’s desire to tame a potentially reactionary response against a controlling form of governance, even to the extent of eradicating it altogether, thus creating a modernized society. Today, regardless of the country, state, or form of governance discussed, a repressive and controlling structure can be observed. Democracies, autocracies, oligarchies, authoritarian, or totalitarian governments all impose various restrictions on individuals, either overtly or implicitly. Through the discourse of mass education, progress, and modernization within the economic and social framework, governments direct the populace towards disciplinary centers. These directed centers include significant structures within social life such as educational institutions, hospitals, and prisons.
The “Standard” exhibition frames the societal perceptions and forms of governance shaping the world through the lens of Foucault’s Discipline Society concept. Bringing together 11 interdisciplinary artists, it aims to create a standardized general perception of society as a simplified structure governed and directed by the social and societal command mechanism. A disciplinary power, defining the boundaries and parameters of thought and practice, identifying and sanctioning normal or deviant behaviors, and maintaining the functionality of mechanisms for governing and controlling society, emerges. The artists, while focusing primarily on Turkey, approach the theme as a global issue, discussing the relationship between disciplinary centers and disciplinary societies, providing sufficient logic. The exhibition, navigating the fine lines between hope and despair, intentional and unintentional dependency, emphasizes a socio-political situation and communicates its oppositional stance between art and social action through visual and verbal, interdisciplinary approach to the audience.
The artists featured in the exhibition, Zafer Akşit, Merve Dündar, Leyla Emadi, Işıl Eğrikavuk & Jozef Erçevik Amado, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, İhsan Oturmak, Yasemin Özcan, Ferhat Özgür, Erinç Seymen, Nasan Tur, and Yuşa Yalçıntaş, present various aspects of the synthesis of authority’s attempt to standardize society from personal to societal angles. The concept of obedience to authority, enacted through auto-controls derived from standardization, manifests as uniform actions within a civilized social structure. At this point, thoughts and actions that differ are not visible. “Standard” reflects a resistance to discipline, extending from the personal to the societal, an ironic reflection of an independent life and thought space.
Artists:
Zafer Akşit
Merve Dündar
Leyla Emadi
Işıl Eğrikavuk & Jozef Erçevik Amado
Özlem Günyol & Mustafa Kunt
İhsan Oturmak
Yasemin Özcan
Ferhat Özgür
Erinç Seymen
Nasan Tur
Yuşa Yalçıntaş
Curator: Melike Bayık
Exhibition Dates: April 7 – May 31, 2019
Venue: adas.ist, İstanbul, Turkey
Photographer: Kayhan Kaygusuz
https://www.instagram.com/adas.ist/
* The English translation of the text has been done using ChatGPT.
developed by paradoksyazilim